Yeni IŞİD bahanesi tutmaz!
Suriye’de 8 Aralık 2024’te Esad yönetiminin çökmesinden bu yana gelişmeler baş döndürücü hızla ilerliyor. Kısa süreli bir belirsizliğin ardından, Suriye’de öncelikle merkezi otoritenin güçlendirilmesi, ardından son 13 yıl boyunca adım adım kaybedilen ülkenin toprak bütünlüğünün yeniden sağlanması yönünde bir rota oluştu. Ülke içinde ve dışında da saflaşma bu hedefe yönelik çıkarlar etrafında şekilleniyor.
Siyasi, etnik ya da mezhepsel kökeni ne olursa olsun Suriye halkının nesnel çıkarı, Şam’da bir merkezi otoritenin kurulmasında ve ülkenin birliğinin yeniden sağlanmasında. Halkın esas çoğunluğunun bu amacı desteklediği söylenebilir. Bu aşamada, Suriye’de istikrarın sağlanmasına karşı çıkan güçlerin kullandıkları esas araç ise etnik ve mezhepsel gerilimleri kışkırtmak. Bu güçlerin başında İsrail geliyor. İsrail’in, Suriye’nin kuzeydoğusunda Kürtler ve güneyinde Dürziler üzerinden ülkeyi parçalama yönündeki faaliyetleri sürüyor. Suriye’de başta Türkiye olmak üzere Katar, Suudi Arabistan ve Ürdün’ün de içinde olduğu bölge ülkeleri ise, İsrail’in bu faaliyetine karşı, Dürzi ve Kürtlerin merkezi hükümetle bütünleşmesi için çaba gösteriyor.
MOSSAD’IN MAYMUNCUKLARI
Öte yandan, ülke içinde güvenlik tekelinin tam olarak sağlanamamış olması, MOSSAD’ın yönetimindeki paramiliter grupların terör eylemleri için imkan sunuyor. Bu eylemlerden sonuncusu ve Şara’nın yönetimi devraldıktan sonra Şam’da yapılan en büyük terör eylemi, 22 Haziran’da Mar İlyas Rum Ortodoks Kilisesi’ne yönelik saldırıydı. Şam yönetimi saldırganın IŞİD bağlantılı olduğunu açıkladı. Fakat eylemi, daha sonra adı ve bağlantıları pek bilinmeyen Ensarı Sünnet Tugayları adlı örgüt üstlendi. Ocak ayında ortaya çıkan örgütün, Hama, Tartus ve Lazkiye’de Alevilere yönelik saldırılarda adı geçti. Yine Dürzilere yönelik bazı saldırıların da bu örgüt tarafından üstlenildiğine dair haberler basına yansıdı. Örgütün bu eylemleri, arkasındaki gücü de açıkça ele veriyor.
Eş zamanlı olarak IŞİD’in yeniden devreye sokulma çabası dikkat çekiyor. 20 Nisan 2025’te IŞİD’in bir videolu mesaj yayımlayarak Şara yönetimini tehdit ettiği servis edildi. Bunun ardından Mayıs ayı sonunda IŞİD’in Şam yönetimine karşı iki ayrı yerde roketli saldırı düzenlediği duyuruldu. Bu saldırılardan birisi ülkenin güneyindeki Süveyda ve diğeri de ülkenin kuzeyindeydi.
SDG’Yİ ÖNE SÜRENLERİN HEVESİ BOŞUNA
IŞİD ve türevlerinin hortlatılmasının amacı, Suriye’nin kuzeydoğusunda SDG’nin varlığını sürdürmesi için bir bahane üretmek. SDG bu bahaneye dayanarak, “Bakın IŞİD tehdidi devam ediyor, ABD çekilmesin ya da ülkenin bu bölgesinde çok uluslu güç konuşlandırılsın, bizi de lağvetmeyin” diyor. 10 Mart 2025’te geçici Suriye yönetimi lideri Şara ile masaya oturan SDG’nin lideri Mazlum Abdi, ülkenin kuzeydoğusunda örgütün elinde bulundurduğu bütün devlet kurumlarını Şam’a devretmeyi ve SDG’yi Suriye Ordusu ile bütünleştirmeyi içeren bir anlaşmanın altına imza attı. Buna karşılık SDG ayak sürüyor. SDG’nin ayrı bir blok olarak Suriye Ordusu’na katılmasını ve ademimerkeziyetçi yönetim ile fiilen özerk bölge yönetimini devam ettirmeyi ya da bu sağlanamasa bile şartlar elverdiğinde yeniden bu sisteme geçiş için gerekli mevzilenmeyi sağlamayı amaçlıyor. Buna karşın SDG’nin sözde özerk bölgeyi sürdürme şartları yok. İran’a yönelik saldırısında, hiçbir hedefine ulaşamayıp kendisi ağır hasara uğraması, İsrail’in boyundan büyük heveslerini olduğu gösterdiği kadar, kendi hesabına araç olarak kullandığı örgütleri sevk ve idare etme imkanlarını da sınırlıyor. Hem Suriye’deki mevcut güçler dengesi hem de PKK’nın kongre toplayarak örgütü lağvetmesi ve Öcalan’ın bütün grupları silah bırakmaya çağırması SDG’nin bu hedefleri uygulamasının zeminini ortadan kaldırıyor. Daha önemlisi, Suriye’de sahada halen en büyük askeri güce sahip olan Türkiye’nin ve giderek birleşik bir Ordu örgütleyen Şara yönetiminin buna izin verme olasılığı bulunmuyor.